17 Mart 2024 Pazar

THE ZONE OF INTEREST (İLGİ ALANI) / 2023


 


THE ZONE OF INTEREST (İLGİ ALANI) /2023


Yönetmen: Jonathan Glazer

Oyuncular: Christian Friedel

                    Sandra Hüller


"Nazi Almanya'sında kötülük, insanların görür görmez kötülük olduğunu anlamalarını sağlayan bir niteliğini--baştan çıkarıcılığını-- kaybetmişti" Hannah Arendt/ Kötülüğün Sıradanlığı


Çünkü Nazi Almanya'sında bütün kötülükler sıradandı. Bütün Almanlar, sistematik olarak işlenen suçlara ortak oluyordu. Çünkü "normal" olan buydu.


Bugün seyrettiğim bu film, bugüne kadar seyrettiğim hiçbir Nazi soykırım filmine benzemiyor. Çünkü filmde hiç Yahudi görmüyoruz. Acı çeken insanlar yok. Yahudilerin tıkış tepiş uyuduğu kirli, soğuk koğuşlar yok. Ölüm yok. Hatta gaz odaları bile yok.

Bugüne kadar filmlerde beynimize kazınan görüntülerin hiçbiri yok.

Çünkü, duvarın öbür tarafındayız. Auschwitz kampını çevreleyen yüksek duvarların dışındayız. Yemyeşil, çiçekler içinde, havuzu bile olan rüya gibi bir bahçe ile çevrili, kamp ile arasında sadece bir duvar olan büyük bir evin tarafındayız.

Bu ev Auschwitz kampının komutanı Rudolf Höss ve eşi Hedwig'in çocukları ile birlikte yaşadıkları ev. Hedwig çocuklarını büyütürken, bir taraftan da daha önce bomboş bir tarla olduğunu söylediği geniş bahçeyi çiçekler, çimler, ektiği sebze ve meyvalar, kocaman bir sera ve hatta arı kovanları ile bir vahaya çevirmiş. Bahçede çalışan Yahudi kökenli bahçıvanları ve evde çalışan hizmetçileri ile asude bir hayat sürüyor.

Cennetin bu köşesinden, duvarın öbür tarafındaki barbarlığı görmüyoruz. Çünkü yönetmen Glazer, bize bunu göstererek değil, duyurarak vermeyi tercih etmiş.

Film, açılışında epey süre başlamıyor, beyaz perdeye bakıyoruz uzun uzadıya. Çok rahatsız edici bir müzik eşliğinde. Sonra birden kuş sesleri duyuyoruz ve yemyeşil ağaçlar ile çevrili göl kıyısında eğlenen bir aile görüyoruz. Çok farklı iki geçiş sahnesi, bizi neler beklediğini sinyalini veriyor adeta. 

Evet, vahşeti görmüyoruz ama, evin içinde donuk bakışlarla ve korkarak çalışan hizmetçileri görüyoruz ve neden öyle bir ruh halinde olduklarını anlıyoruz.

Hizmetçi, komutanın çizmelerini bahçe musluğunda yıkarken, akan kanın nerden geldiğini;

Uzaktan gelen acı dolu ve yardım isteyen seslerin kime ait olduğunu ;

Bahçıvanın gübre niyetine çiçeklere döktüğü küllerin nereden geldiğini;

Duvarın öbür tarafındaki bacalardan, sürekli niye duman çıktığını, eve gelen kürklerin, giysilerin ve mücevherlerin kimlerin olduğunu, gölde, bahçede, üniformalarda niye küllerin olduğunu, hep anlıyoruz.

Ve her anladığımız, biraz daha göğsümüzü daraltıyor.

Sadece barbarlığın işaretlerini görmek mi kötü hissettiren?

Yönetmen bence asıl vuruşu, yanıbaşlarında olan trajediye rağmen, aile fertlerindeki umursamazlığı 

ve tüm bunları normalleştirip daha iyi bir hayat sürme çabalarını vererek yapmış. 

Çocukları ile gölde yüzen babanın eline bir çene kemiği rastgeliyor. Çocuklar  oynarken, elma çaldığı için "onu ceza olarak nehirde boğun" emri yankılanıyor bahçede. Havuz başı partisi verilirken evlerinin yanından çığlık seslerinin eşlik ettiği tren sesleri geliyor. Çocuklar gece yataklarında dişler ile oynuyorlar. Gece pencerelerden karşı tarafın dumanları yükseliyor. Tüm bunların, aile fertleri tarafından sorgulanması bir yana, o kadar kayıtsızlar ki olan bitene. 

Onların vicdansızlığını görmek, seyirciye ağır bir vicdan yükü bırakıyor. 

Ara ara geceleri aç mahkumlara elma bırakan, bisikletli bir kızı görüyoruz. Ama siyah beyaz animasyon gibi bu görüntüler. Umursamazlık görüntüleri renkli ise, bu renksiz olmalı elbet. İki zıt durumun anlatılması gibi... 

Filmin sonunda ise, son vuruşunu yapıyor Glazer. Keyif kaçırıcı olmamak adına ayrıntı vermiyorum. Sadece, zaman atlaması ile bugüne gelen görüntülerdeki iki temizlikçi kadının kampı temizleme sahnesi ile yoğun bir duygu bırakarak filmi bitirdiğini söyleyebilirim. Ne kadar temizlerseniz, temizlenir mi geçmişin acıları ve yaşananlar? 

Film, 2023 yapımı. Martin Amis'in 2014 tarihli romanında uyarlama. Film, Mayıs 2023'te Cannes film festivalinde gösterime girdiğinde gırtlak kanserinden vefat ediyor Amis. 

Jonathan Glazer filmin hem yazarı hem de yönetmeni. 

Oyuncular Christian Friedel ve Sandra Hüller. 

Hüller'in filmdeki performansı müthiş. Tam bir karakter oyuncusu. "Bir Düşüşün Anatomisi" filminde de muhteşem bir performans sergiliyordu. Farklı iki karakteri bu kadar iyi oynamasının, çok özel bir yetenek olduğunu düşünüyorum. 

Filmi bu kadar etkileyici yapan müzikler ise Mica Levi'ye ait. En iyi ses dalında Oskar ödülünü aldı. 

İlgi Alanı filmi ise, en iyi uluslararası film dalında Oskar ödülünü aldı. 


Yönetmen Glaze, bu filminde kötülüğü canavarlaştırmadan anlatıyor. Çocuklarına düşkün, onlarla balığa çıkan, onlara gece masallar anlatan bir baba var. Hatta Hansel ve Gratel masalını okurken, sanki kendileri binlerce insanı fırınlarda yakmıyorlarmış gibi, Hansel'in cadıyı fırında yakışını sevecen bir sesle anlatan bir baba. 

Duvarın öte tarafındaki her şeyden haberdar ama çocuklarını seven, onlara iyi bir hayat vermeye çalışan bir eş, okula giden, bahçede oynayan çocuklar, keyifle yenen akşam yemekleri. Görünürde herkes gibi yaşayan bir aile. 

Tüm bunlar düşündürüyor insanı. 

İçimizde, açığa çıkmayan ama çıktı mı bu kadar acımasız olacabileceğimiz kötücül bir yer mi var? 

Vahşet, duvarın öte tarafında olunca mı normalleşiyor ve gündelik hayat akabiliyor? 

Mesela şimdilerde Gazze'de olanlar, duvarın öte tarafında olduğu için mi normalleştiriliyor, gündelik hayatımıza hiç etki etmiyor onca masum insanın ölümü? 

Ya da daha önce yaşanan onca katliamlar, savaşlar duvarın bu tarafında olduğumuz için mi geldi geçti ama unutuldu, gitti. 

Çok ölüm, çok acı, çok vahşet var dünya yüzünde. Kanıksamak mıdır acaba, insanoğlunun hayata tutunabilme yolu?