Sinema sanatını çok seviyorum. Okumayı çok seviyorum.Yazmayı en çok seviyorum. Bir filmi izledikten, bir romanı okuduktan sonra düşüncelerim kelimelere dökülüyor. Ve ben o filmi , o romanı hep hatırlıyorum kendi kelimelerimle. Bir sanatı yorumlamak beni de o sanatın içine dahil ediyor ve bundan büyük keyif alıyorum. Bunu geç farkettim..Ama iyi ki farkettim....
9 Haziran 2020 Salı
Berlin Alexanderplatz ( Berlin Akexander Meydanı) / 2020
Berlin Alexanderplatz (Berlin Alexander Meydanı) /2020
Yönetmen: Burhan Qurbani
"Hikayesini anlatmaya koyulmuş mülteci
Hiçbir şey hissetmez sigarası parmaklarını yaktığında
"Burada" olmanın dehşetine dalmıştır artık
Tüm o "orada" lardan sonra, istasyonlardan, limanlardan, teftiş memurlarından ve sahte evraklardan sonra.
Asılmıştır ayrıntılar silsilesinden, daracık halkalar içinde lif misali örülmüş kaderi
Darlığıdır göğsünde kabuslar birikmiş ülkelerin.
Etrafta kaçakçılar, göçmen mafyaları ki bana soracak olursan çok daha iyidir hepsi "hiçbir yer" de olmayan çürük bir teknenin üstünde süzülen aç martılardan.
Ki bana soracak olursan göçmen bürolarındaki o ebedi bekleyişleri söylerim sana ya da ne kadar gülümsemiş olsan da gülümsemene karşılık vermeyen yüzleri
Bunun en iyi hediye olduğunu kim söyledi?
Bana soracak olursan, insanlar derim, "her yerde" ve "her yerde" taşlar. "Serkun Bulis"
Film Gine Bissau'lu Francis'in hikayesi. Francis kendisine göçmen denilmesini istiyor, sığınmacı yerine. Tam olarak nasıl olduğunu bilmediğimiz, sadece denizden çıkışına şahit olduğumuz uzun ve zorlu bir yolculuktan sonra Almanya'ya gelen Francis'in tek istediği Alman pasaportuna sahip olmak ve orada insanca bir yaşama sahip olmak.
Tüm bunları elde ederken de iyi bir insan, daha iyi bir insan olmak.
Ancak ötekilerin iyi insan olması, öteki olmayanlara göre daha zor, daha engebeli ve hatta daha mümkünsüz bazen..
Francis ne kadar dirense de iyi olabilmeye; ötekiler ötekileri görür ancak. Reinhold, uyuşturucu satıcısıdır. Francis onun yanına, ilk başta yemek pişirmek ve Reinhold'un sıkıldığı kadınlarını eğlemek için girse de, sonraları işin rengi değişecek ve Francis tehlikeli sularda yüzmeye başlayacaktır. Gece klubü sahibi, onun travesti sevgilisi ve aşık olduğu eskort kadın onu korumak isteseler de çoğu zaman, Francis'in içindeki para kazanmak ve güç elde etmek arzusu onu korumalarına yetecek midir? Francis'in inişleri, çıkışları, kazandıkları ve kaybettikleri ona gerçek isteklerini verebilecek midir?
Filmin konusunu, seyredecekler için keyif kaçırıcı olmaması için burada bırakıyorum. Ama filmin sonunda mutlu edici bir sürpriz olduğunu da ekleyeyim.
Film, Alfred Döblin'in aynı adlı romanının üçüncü uyarlaması.
Döblin'in Berlin Alexanderplatz romanı 1929'da yayımlanmış. Roman, Franz Biberkopf'un hikayesi üzerinden o yıllardaki Almanya'nın siyasal ve ekonomik sorunlarını ve yoksulluktan çaresiz kalan insanların faşizme sığınışlarını anlatır.
Roman ilk kez 1931 yılında Phil Jutzi tarafından sinemaya uyarlanmış. 1980 yılında ise Fassbinder tarafından yaklaşık 15 saat süren 13 bölümlük yeni bir uyarlaması çekilmiş.
Romandan yaklaşık 100 yıl sonra, romanın günümüze uyarlamasını çekmenin çok cesaret isteyen bir iş olduğunu söylemeliyim.
Yönetmen Burhan Qurbani'nin filmi 5 bölüm ve 1 epilogdan oluşan 3 saatlik bir süreyi kapsıyor.
Görüntü yönetimi çok başarılı, renkler ve görüntüler sinema şöleni sunuyor bize.
Ancak filmin sinematografisi mi iyi değildi yoksa benim ruh halim mi, filmi ara vere vere seyrettim. Belki de bu günlerde sarsıcı durumlara dayanma gücümüzün azalması ile ilgili olabilir, bilemiyorum.
Oyunculuklar ise çok iyiydi. Özellikle Reinhold karakterini oynayan Albrecht Schuch müthiş bir performans gösteriyor. Karakter derinlikleri daha iyi olabilirdi. Mülteci sorunları da çok geri planda kalınca vasat bir gangster öyküsü hissi verdi bana.
Hem 1931 yılındaki hem de 1980 yılındaki uyarlamaları seyretmediğimden karşılaştırma imkanım olmadı. Ancak bulduğum bilgiler Fassbinder'in uyarlamasının çok iyi olduğu yönünde. 15 saatlik süre biraz korkutsa da seyretmeli sanırım.
Bence, filmin özeti filmin içindeki bu replikte saklı...
"Önemli olan başına ne geldiği değil, onunla ne yaptığındır."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder