19 Eylül 2016 Pazartesi

The Hundred-Foot Journey (Aşk Tarifi) /2014




"Kem alât ile kemâlat olmaz" der annem. Yani kötü malzeme ile iyi bir yemek yapamazsın.
Ama bana göre malzemenin iyi olması da iyi bir yemek ortaya çıkarmak için yeterli değildir.
Yemek aşk ile yapılmalıdır. Yemeğe sevgi katılmalıdır ki damak çatlatan lezzet çıksın ortaya.
Belki ondandır ben o plastik eldivenleri hiç kullanmam yemek yaparken. Yüreğimden akan sevgi ellerimden aksın, geçsin diye. El lezzeti dedikleri budur belki de..
Bunca girizgahtan sonra anlamışsınızdır bu filmin ana konusunun yemek olduğunu..
Evet yemek ve o yemeği aşk ile pişiren Hintli Hasan Kadam'ı anlatıyor film.
Tüm aile aşçı aslında. Hindistan'ı savaş nedeniyle terkeden aile Avrupa'da bir Fransız kasabasına yerleşiyor. Ve orada bir Hint lokantası açıyorlar. Ama karşılarında da Fransız bir kadının işlettiği, Michelin yıldızlı , şehrin ünlülerinin geldiği bir restoran var. 
Film iki restoranın rekabeti ve Hasan'ın Fransa çapında bir şef oluşuna kadar giden süreci anlatıyor. Ama nasıl güzel bir anlatış..
Benim gibi, beğendiği her kasabada buraya bir restoran açsam nasıl olur hayalleri olan, yemek yapmayı bir külfet olarak değil de keyif olarak gören, değişik tatlar denemeyi seven biri için film nasıl desem..Sanki kendime ait bir rüya gibiydi..
Düşünsenize...Şahane bir Fransız kasabası...Alabildiğince yeşil çayırlar, çok şirin evler, küçük küçük cafeler, yerel pazarlar, envai çeşit deniz ürünleri, ormandan toplanan mantarlar, bisiklet yolları....Ve harika bir mimarisi olan bir restoran..Üstü ev, altı restoran ve ortada avlu..
Bence malzeme taş olsa, insan ondan da yemek çıkarabilir böyle bir yerde..
Keyifli bir zaman geçirmek istiyorsanız ve yemek yapmak ve yemekten hoşlanıyorsanız eğer bu filmi seyredin..
Ama uyarıyorum..Filmi seyrederken çok acıkıyorsunuz :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder