Belki bazı arkadaşlarım bana içerliyorlardır..Türkiye her gün uçurumun kenarına biraz daha yaklaşırken bu film yorumları da neyin nesi diye..
Karanlık dönemlerden geçerken ,sürekli aynı konu ile ilgilenmek ve düşünmek insanın gücünü azaltıyor. Şiddet, entrika, yalan , dolan ve ölümler olurken her an, ruhumuzu da sürekli bu karanlığa boğmamız hayatın ritmine aykırı..Çünkü hayatın bir ritmi var. Hızlanan, yavaşlayan, şiddetlenen, durağanlaşan, kimi zaman üzüntüden yerlere seren, kimi zaman neşeden havalar uçuran..
İşte ben bu ritmi yakalamaya çalışıyorum...Sevdiğim şeylerle..
Karanlık dönemlerden geçerken ,sürekli aynı konu ile ilgilenmek ve düşünmek insanın gücünü azaltıyor. Şiddet, entrika, yalan , dolan ve ölümler olurken her an, ruhumuzu da sürekli bu karanlığa boğmamız hayatın ritmine aykırı..Çünkü hayatın bir ritmi var. Hızlanan, yavaşlayan, şiddetlenen, durağanlaşan, kimi zaman üzüntüden yerlere seren, kimi zaman neşeden havalar uçuran..
İşte ben bu ritmi yakalamaya çalışıyorum...Sevdiğim şeylerle..
Hayatın ritmi demişken, bu filmin de bir ritmi vardı. Kimi zaman sakinleşen,kimi zaman hızlanan ve şiddetlenen. Keza, filmin adının anlamı gibiydi..Kamçı gibi vuruyordu seyrederken.
Ve bu ritme en uygun enstrüman davuldan daha iyi seçilemezdi bence...
Jazz'ı sever misiniz ?
Ben çok severim. .Her enstrüman bana farklı duygular verir. Trombet hüzünlü bir kadının gözyaşlarını, trombon çocukca neşeyi, saksafon yaz akşamının kokusunu hissettirir bana. Bass duyduğumda babamın güven veren sesi gelir aklıma. Piyano ise hayallerimin fon müziğidir.
Davul ise hayatın ritmidir. Bazen hızlanır, şiddetlenir, sakinleşir, sakinleştiğinde bile güvenemezsiniz çoğu zaman hızlanmayacağına..
Dedim ya bu filmde bundan iyi enstrüman seçilemezdi. Filmi seyrederken anımsadım birden bire.. Her davul solo izlediğimde yerime mıhlandığımı, tüm sinirlerimin gerildiğini..Bazen sadece bagetlerin yavaş yavaş davula vurmasına iner ritm..Ama bitmezdi gerilimim, arkasından yükselişe geçeceğini bildiğimden o bagetlerin vuruşunun..
Ve bu ritme en uygun enstrüman davuldan daha iyi seçilemezdi bence...
Jazz'ı sever misiniz ?
Ben çok severim. .Her enstrüman bana farklı duygular verir. Trombet hüzünlü bir kadının gözyaşlarını, trombon çocukca neşeyi, saksafon yaz akşamının kokusunu hissettirir bana. Bass duyduğumda babamın güven veren sesi gelir aklıma. Piyano ise hayallerimin fon müziğidir.
Davul ise hayatın ritmidir. Bazen hızlanır, şiddetlenir, sakinleşir, sakinleştiğinde bile güvenemezsiniz çoğu zaman hızlanmayacağına..
Dedim ya bu filmde bundan iyi enstrüman seçilemezdi. Filmi seyrederken anımsadım birden bire.. Her davul solo izlediğimde yerime mıhlandığımı, tüm sinirlerimin gerildiğini..Bazen sadece bagetlerin yavaş yavaş davula vurmasına iner ritm..Ama bitmezdi gerilimim, arkasından yükselişe geçeceğini bildiğimden o bagetlerin vuruşunun..
Bir Jazz davul öğrencisi ile eğitmeninin anlatıldığı film de aynen bu hissi veriyor tüm seyir boyu. Yazar ve yönetmen Damien Chazelle bu işi çok iyi başarmış. Hem de çok küçük bir bütçe ile.
Yardımcı erkek oyuncu Oscar'ını kazanan J.K. Simmons çok başarılı.Bir insan çok konuşmadan çoğu zaman vücut dili ve elleri ile demek istediklerini anlatabilir mi? Anlatıyor hem de en şahanesinden..Hayran oldum.
Öğrenci rolündeki Miles Teller de harika bir oyunculuk sergiliyor.
Film bana Black Swan'ı hatırlattı kimi zaman. Orada annesine kendini ispat etmeye çalışan bir balerin vardı hatırlarsanız. Burada ise baba ve oğul aynı minvalde.
Çok çalışmanın bedelinin en büyük işareti kan akmasıdır niyeyse..Black Swan'da ayakları kanayan balerinin yerini burada parmakları kanayan davulcu almış.
Ama bunlar bile filmi sevmeme engel olmadı.
Ha çok sertti, böyle eğitim mi olurmuş diyenlere şunu söylemek isterim. Çok
uzağa gitmeye gerek yok. Tıp Fakültesinde bile yaşadıklarımızı yazsam bir film daha çıkar inanın.. Böyle mi olması gerekiyor? O ayrı bir tartışma konusu.Yardımcı erkek oyuncu Oscar'ını kazanan J.K. Simmons çok başarılı.Bir insan çok konuşmadan çoğu zaman vücut dili ve elleri ile demek istediklerini anlatabilir mi? Anlatıyor hem de en şahanesinden..Hayran oldum.
Öğrenci rolündeki Miles Teller de harika bir oyunculuk sergiliyor.
Film bana Black Swan'ı hatırlattı kimi zaman. Orada annesine kendini ispat etmeye çalışan bir balerin vardı hatırlarsanız. Burada ise baba ve oğul aynı minvalde.
Çok çalışmanın bedelinin en büyük işareti kan akmasıdır niyeyse..Black Swan'da ayakları kanayan balerinin yerini burada parmakları kanayan davulcu almış.
Ama bunlar bile filmi sevmeme engel olmadı.
Ha çok sertti, böyle eğitim mi olurmuş diyenlere şunu söylemek isterim. Çok
Hala seyretmeyenler var ise kesinlikle tavsiye ederim...Hale hele Jazz seviyorsanız..
İçimde kaldı söylemeden edemeyeceğim. Birdman mi bu film derseniz ben Whiplash derim hiç düşünmeden..
Benden Birdman yorumu bekleyen sevgili arkadaşlarım için ise ayrı bir başlık açmadan bir iki kelam etmek gerekirse..Ki daha fazla yazamam o film hakkında.. Çünkü maalesef bir duygu oluşturamadı bende.
Ben Amerikan kültürüne hep kendimi uzak hissetmişken nasıl olur da Birdman'i beğenebilirim. Tiyatroda bile hissedilen vahşi kapitalizmin yansımaları, yüzeysel ilişkiler, duygusuz yapılan sex ,sigaranın nerdeyse yasaklı hale geldiği ülkede kendini uyuşturucuya gark eden problemli insanlar, devasa gökdelenler. Bunlar bana hiç hitap etmiyor, yakın hissettirmiyor bir duygu vermiyor. Amerika gerçekte bu olmayabilir ama filmin verdikleri bu yönü. Ha film ilginç, oyuncular iyi oynuyor. Ama bu kadar benim için.
Buraya kadar sabredip okuduysanız eğer, teşekkür ederim..
Sizi seviyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder